Tansiyon Nedir?
Kan basıncı anlamına gelir. Normal kan basıncı 80-120 mmHg dir. Kan basıncı 90-140 mmHg’nın üzerinde ise hipertansiyon, 60-90 mmHg’nın altında ise hipotansiyon, adı verilir.
Önemi Nedir?
Dokuların beslenebilmesi için ideal bir kan basıncı gereklidir. Düşük tansiyon dokuların beslenmesini bozarken yüksek tansiyon uzun vadede kalp yetmezliği, kalp krizi, felç gibi ciddi sağlık problemleri oluşturur. Bu bakımdan klasik tıpta daha çok yüksek tansiyon önemli olarak kabul edilir ve hipertansiyon ile ilgili tetkikler ve tedavi protokolleri oluşturulur.
Tansiyon Neden Değişir?
Kan basıncını belirleyen 2 ana faktör vardır. Birincisi dokuların oksijen ve besin ihtiyacıdır. Dokuların beslenebilmesi için kan akımının dokulara ulaşması gerekir. Bu da belli bir kan basıncı ile sağlanabilir. İdeal kan basıncı kandan ve dokulardan sinir sistemi ile alınan verilere göre düzenlenir. Eğer bir dokuda oksijen yetersizliği bilgisi merkezi sinir sistemine ulaşırsa kan basıncı arttırılarak ihtiyaç karşılanmaya çalışılır. Bu bilgi akışını sağlayan işletim sistemi otonom sinir sistemi ve hormonal sistemdir.
Kan basıncını belirleyen ikini önemli faktör kan akımına karşı dokuların direncidir. Eğer kan akımına karşı dokulardaki direnç artarsa kanlanma azalıp oksijen oranı düşeceğinden oksijen ihtiyacını karşılamak için yine kan basıncı arttırılarak kan akımı sağlanmak zorundadır. Doku direncini arttıran ise dokulardaki ağır metal, asit yükü gibi kirlilikler yani toksik yüklerdir.
Mekanik açıdan bakıldığında damarların çapı ne kadar daralırsa kan basıncı da o kadar artacaktır. Damar çapını belirleyen en önemli faktör ise otonom sinir sisteminin sempatik kısmıdır. Sempatik sinir sisteminde ne kadar aktivite artışı varsa kan basıncı da o kadar yükselecektir. Sempatik sinir sisteminde aktivite artışı yapan şey ise vücudun çözemediği biyofiziksel, biyokimyasal ve psikolojik streslerdir.
Tansiyonu düzenleyen diğer önemli sistem ise hormonal sistem olup ana aktör böbrek üstü bezidir. Stres durumunda böbrek üstü bezinden salgılanan adrenalin hormonu tansiyonu yükseltir. Aldesteron hormonu ise su ve tuz tutar. Kronik stres durumunda aldesteron hormonu düşer, ilk dönemlerde eğer sempatik yük daha fazla değilse hipotansiyon oluşur. İlerleyen kronik stres durumunda ise sempatik yük aldesteron düşüşünden daha fazla etkiye sahip olacağından hipertansiyon oluşur.
Kimler Risk Altındadır?
- Gluten, şeker, hayvansal protein, endüstriyel gıdaları fazla tüketenler
- Fazla kilo problemi olanlar
- Hareketsiz insanlar
- Sigara, tütün kullananlar
- Yüksek düzeyde psikososyal stresi olanlar
- Geçirilmiş hastalık, ameliyat, diş kanal, dolgu ve implantları gibi biyofiziksel, flora bozukluğu, latent asidoz, ağır metal yükü gibi biyokimyasal stresi fazla olanlar
- Ailesinde tansiyon problemi olan kişiler
Nasıl Tedavi Edilir?
Saptanan tansiyon problemlerinin %90 dan fazlası esansiyel hipertansiyon yani sebebi bilinmeyen hipertansiyon olarak adlandırılır ve tansiyon düşürücü ilaçlar ile kilo, hareketsiz yaşam ve çok tuz tüketimi gibi risk faktörlerinden kaçınılması önerilir. Hipertansiyon vakalarının yalnızca çok az bir kısmında kalp, böbrek veya hormonal bir sebep tesbit edilebilir. Hipotansiyon ise bariz bir kalp problemi yok ise sadece bol sıvı alımı önerilir.
Tansiyon ilaçları sadece artmış tansiyonu düşüren ilaçlardır. Kesildiği anda tansiyon tekrar yükselir, yani tedavi edici etkileri yoktur. Üstelik sebebe yönelik bir tedavi olmadığından düşen tansiyon sebebiyle vücudun oksijen ihtiyacı karşılanamadığı için vücut tekrar kan basıncını yükseltir bu durumda ya ilacın dozu arttırılır ya da ikinci üçüncü ilaçlar ilave edilir. Tabii ki sebebe yönelik bir tedavi yapılmadığı sürece bu ilaçların kullanılması zorunludur. Çünkü tansiyonun çok yükselmesi felç, kalp yetmezliği ve kalp krizi gibi hayati tehlikeler yol açabilir.
Regülasyon tıbbı bakış açısına göre tansiyonun yüksek ya da düşük seyretmesi yukarıda sayılan mekanizmaların birer soncudur. Dolayısıyla bu mekanizmaların gözden geçirilmesi ve tedavi edilmesi gerekir.
Öncelikle kişinin doğumundan itibaren yaşadığı tüm stres ve hastalıkların ayrıntılı bir hikayesi alınır.
Muayenede özellikle geçirilmiş ameliyat ve hastalıklar, dişler, çene ve boyun eklemi bozucu alan açısından değerlendirilir. Vücudun hangi bölgelerinde problem olduğunu anlamak için segmental muayene yapılır. Vücuttaki psikolojik, toksik yüklenmeler, mikrobesin ihtiyaçları açısından kinezyolojik kas testleri yapılır.
Kalp Atım Hızı Değişkenliği (HRV) testi ile vücudun sempatik yüklenme derecesi ve temel stresleri kayıt altına alınır.
Toplanan veriler ışığında kişye özel tedavi programı yapılır. Başlıca tedavilerimiz şu şekilde sıralanabilir.
- Nöralterapi: Vücudun sempatik yükünü azaltır, stres yükünü resetler, hormonal dengeyi sağlar
- Beslenme Danışmanlığı: Besin duyarlılıklarına ve toksik yüklere göre kişiye özel beslenme programı düzenlenir
- Mikrobesin Takviyeleri: Kişinin saptanan vitamin, mineral, bağırsak flora bozuklukları için gerekli takviyeler önerilir.
- Detoks: Vücudun bağ dokusu yükünü azaltmak için hastada saptanan tpjsinlere göre kişiye özel olarak gerek oral gerekse damardan detoks programları düzenlenir.
- Psikolojik stresler için psikokinezyoloji, mikrosistem akupunktur ve homeopati tedivileri yapılır.
Planlanan bütüncül regülasyon tıbbı uygulamalarıyla tansiyonu kalıcı olarak düzenlemek, ilaç ihtiyacını azaltmak veya tamamen kesmek mümkün olabilmektedir.