Obezite Nedir?
Vücutta aşırı yağ depolanması ile vücut enerji dengesini bozan ve birçok kronik hastalığa yol açan bir hastalıktır.
Obezite sadece yağ dokusunda artışın olduğu estetik bir problem değildir. Obezite vücudun tüm dengelerinin bozulduğu kompleks bir regülasyon sorunudur.
Kimler Obez Sayılır?
Ağırlık artışı Vücut Kitle İndeksi ile (BMİ) ile değerlendirilir. Vücut ağırlığının boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle hesaplanır.
Vücut Kitle İndeksi = Vücut Ağırlığı (kg.) / Boy uzunluğunun karesi (m.)
Obezite Sınıflaması ve Hastalık Riski
Kilo Durumu | Vücut Kitle İndeksi (BMI) | Hastalık Riski |
Düşük Kilo | ≤ 18,5 | |
Sağlıklı | 18,5-24,9 | |
Fazla Kilo | 25,0-29,9 | Artmış |
Klas-① | 30,0-34,9 | Yüksek |
Klas-② | 35,0-39,9 | Çok Yüksek |
Klas-③ | ≥ 40 | Son derece Yüksek |
Obezite Neden Olur?
Obezite vücut dengelerinin bozulduğunun bir göstergesidir. Bir insanın normal kiloda olabilmesi için sindirim siteminin sağlıklı çalışması, hormonlarının düzenli olması, kişinin psikolojisinin normal olması, dengeli beslenmesi ve düzenli egzersiz yapması gerekir.
- Bozuk Sindirim Sistemi: Nadir görülen genetik ve endokrin hastalıkları saymazsak en yaygın sebep bağırsak florasının bozulmasıyla başlar. Bağırsak florasının bozulması ise doğuştan itibaren sezaryenle doğum, anne sütü almama, anneden alınan bozuk flora, kötü beslenme alışkanlıkları, başta antibiyotikler olmak üzere ilaç kullanımı gibi faktörlerle oluşur. Floranın bozulmasıyla , normalde bağırsakta az miktarda ve zararsız olarak bulunan kandida mantarları üremeye başlar. Flora bozukluğu ve kandida mantarının üremesiyle insülin direnci gelişir ve obezitenin önü açılmış olur. Obeziteyle birlikte aşırı geçirgen hale gelen bağırsaktan toksin ve ağır metal girişi ile birçok hastalığın önü açılmış olur.
- Psikolojik Faktörler: İçsel boşluğu olan insanlarda fizyolojik doyma duygusu kaybolur, yeme alışkanlığı bozulur ve iç boşluk yiyerek tamamlanmaya çalışılır. Ancak depresyon, anksiyete, takıntılı hastalıkların oluşmasında bağırsak flora bozukluğunun ve aşırı geçirgen bağırsak sendromunun rolü çok büyüktür. Öte yandan psikoljik stres te flora ve bağırsak fonksiyonlarını bozan önemli bir faktördür. Psikolojik etkenler ve bağırsak fonksiyonları kısır döngü olarak birbirini negatif yönde etkiler.
- Kötü Beslenme: Psikolojik faktörler haricinde toplumsal olarak ta pilavı bile ekmekle yiyen aşırı tahıl ve şeker içeren bir beslenme tarzına sahibiz. Ayrıca modern hız çağının getirisiyle fast food beslenme tarzı ve abur cubur yeme alışkanlığı da oldukça yaygındır.
- Egzersiz Eksikliği: Alınan kalorinin mutlaka bir kısmının düzenli egzersizle yakılması gerektiği herkesçe bilinen bir gerçektir. Bunun için en azından haftada 3-4 gün 45-50 dakikalık yürüyüşler yapmak gerekir.
Obezitenin Yol Açtığı Sorunlar Nelerdir?
- İnsülin direnci ve diyabet (Şeker Hastalığı)
- Kabızlık, mide ülseri, reflü
- Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)
- Kalp Damar Hastalıkları
- Kas İskelet Sistemi Hastalıkları: Özellikle bel kalça ve diz, ayak-ayak bileği gibi yük taşıyan eklemlerde erken dejenerasyon ve kireçlenmeler
- Göğüs, Rahim ve Barsak Kanserleri riskinde artış
- Uyku Apnesi, Safra Kesesi Taşı, Gut Hastalığı riskinde artış
- Allerjik ve oto immün hastalıklarda artış
- Troid hastalıkları
- Yorgunluk, halsizlik uyku bozuklukları
- Depresyon, anksiyete, takıntılı hastalıklar
Obezite Tedavisi
Obezite sadece estetik görünümde bir bozukluk değildir. Organizmadaki sistemlerin dengeli çalışamadığını gösteren bir semptomlar kompleksidir. Obezite bir kibrit kutusu büyüklüğünde peynir ve bir dilim kepek ekmekle başlayan diyetlerle çözülemeyecek kadar kompleks bir problemdir.
Sadece aç kalarak zayıflayamazsınız. Zayıflamada etkin ve kalıcı bir sonuç elde edebilmek için diyetin yanı sıra bağırsak sağlığının düzeltilmesi, vücudun lenf sisteminin etkin çalışır bir halde getirilmesi, bağ ve yağ dokusunda biriken toksin ve ağır metallerin atılması, gizli asidozla mücadele edilmesi olmazsa olmazlardır.
Diyet ve Ortomoleküler Tedavi
Obezitede metabolizmaya uygun düşük kalorili beslenmenin yanı sıra bağırsak florasının düzeltilmesi, uygun vitamin ve mineral desteğinin de sağlanması gereklidir. İnternet ve sosyal medyaya baktığınızda yüzlerce benzer diyet görebilirsiniz ancak obezitenin sadece yemeyle ilişkili olmayan sistemik bir regülasyon problemi olduğunu bilmek tedavi için ana ögedir. Bağırsak florası ve bağırsak geçirgenliği bozuk olan hastalarda birçok vitamin ve mineralde eksiklikler oluşur.
En çok rastlanan eksiklikler B ve C grubu vitaminler, folik asit, koenzim Q-10, demir, çinko, magnezyum, selenyumdur. Health Scan ve Kinezyoloji ile saptanan bu eksiklikler gerek ilaç olarak gerekse beslenme ile yerine konulmalıdır. Bağırsak florasının düzeltilmesi için probiotik ilaçlar, prebiotik takviyeler kullanılması ve antibiyotik, kortizon, anti enflamatuar, oral kontraseptif gibi ilaçların kullanımının sınırlandırılması şarttır.
Biorezonansla Besin Frekansı Silme
Diyet programı alan hastalarda özellikle kalorili besinlere düşkünlük olduğundan diyet programına uymakta çok güçlük çekerler. Bu hastalarda diyete uyumu arttırmak amacıyla düşkün oldukları gıdaların elektromanyetik frekansları biorezonans cihazıyla ayna görüntüsü şeklinde ters çevrilerek vücuda gönderilir. Böylece vücutta bulunan frekansları sıfırlanır.
Frekans silme işlemiyle birlikte hastada frekansı silinen gıdalara karşı bir isteksizlik oluşur ve hasta diyete çok daha rahat uyum sağlar. Ayrıca besin duyarlılıklarında, allerjilerde çok etkili bir tedavi yöntemidir. Hiçbir yan etkisi yoktur.
Nasıl Uygulanır?
Öncelikle diyetten kısıtlanan un, şeker ve tuz, bunun yanında hastada intolerans saptanan yiyecek listesindeki gıdalardan birer çift numune alınıp her biri küçük cam tüplere konularak biorezonans cihazının iki kanalına konulur. Besinlerin elektromanyetik frekansları ters çevrilerek vücuda gönderilir. Frekans silme işlemi ile hem yiyeceğe karşı duyulan istek azalır hem de besin duyarlılığı tedavi edilmiş olur.
Rektal Ozon
Ozon doğada bulunan en güçlü dezenfektan maddelerden birisidir. Vücut ortamlarında hemen çözünerek oksijen gazına ve oksijen atomuna parçalanır, bu yüzden dokulara zararlı etkisi yoktur. Oksijen gazı oksijenlenmeyi sağlarken oksijen atomu oluşturduğu reaksiyonlarla antioksidan ve doku iyileşmesini sağlar. Rektal yoldan bağırsaklara verilen ozon gazı, bağırsak hücrelerindeki hasarı onarırken aynı zamanda floranın düzenlenmesine yardımcı olur. Uygulama son derece kolay ve basittir, hasta açısından hafif hissedilen şişkinlik dışında bir rahatsızlık olmaz. Bağırsaklarda oluşan oksijen gazı ve antioksidan ürünler portal dolaşıma geçerek karaciğeri rahatlatır. Karaciğer yağlanmalarını tedavi eder.
Şelasyon
Aşırı geçirgen bağırsaklara bağlı olarak vücutta bağ dokuda istenmeyen birçok toksin ve ağır metal birikir. Bu toksinlerde en çok yağ dokusunda birikir. Zayıflama ile bu toksinler kana geçeceğinden toksik etkiler oluşturur ve vücut bunu önlemek için zayıflamayı durdurur. Dolayısıyla etkili bir bağ dokusu temizliği ve şelasyon yapmadan sağlıklı bir zayıflamadan söz edilmez.
Bazı ağır metallerin vücuttan atılmaları 30 yıl sürer, ancak Nöralterapi ve şelasyonla bu süre 6 ay-2 yıla kadar indirilebilir. Bunun için çeşitli bitkisel fitoterapik ürünler kullanılır. Etkili bir atılım için sağlıklı çalışan bir lenf sistemi şarttır bunu da en etkin sağlayan Nöralterapidir.
Nöralterapi
Nöralterapi vücudun her türlü fonksiyonunu kontrol eden otonomik sinir ağının vücut dışından yapılan enjeksiyonlarla düzenlenmesi sanatıdır. Enjeksiyonlarda seyreltilmiş prokain veya lidokain kullanılır. Bağırsaklarda oluşan patolojik sinirsel hafızanın resetlenmesi, kanlanmanın ve lenfatik drenajın sağlanması , hormonal aksın tedavi edilmesi ancak Nöralterapi ile mümkündür.
Gizli (Latent) Asidozla Mücadele
Vücudun normal enzimatik ve enerjetik fonksiyonlarını sürdürebilmesi için hücreler arası sıvının belirli bir PH değerinde olması gerekir. Ancak bağırsak sağlıklığının bozulması, asidik beslenme, egzersiz eksikliği ve stres gibi sebeplerle PH değeri asit yöne doğru kayar. Bu durum damarlarda büzülmeye, dokulara giden oksijen miktarının azalmasına (hipoksi) neden olur.
Oksijenlenmenin azalması ise kronik bir enflamasyona (iltihap) neden olur. Kronik enflamasyonun devam etmesi yıllar içerisinde doku dejenerasyonuna neden olur.
Alzheimer, demans, kireçlenme, damar sertliği gibi birçok dejenerastif hastalığın temelinde kronik enflamasyon dolayısıyla latent asidoz yer alır. Bu yüzden latent asidozla mücadele çok önemlidir. Bunun için öncelikle beslenmenin alkali olarak düzenlenmesi, gerekir. Alkali yiyecekler genel anlamda sebzeler, asidik yiyecekler ise buğday, şeker ve ettir.
Bir diyetisyen kontrolünde belenmenin düzenlenmesi ve bol sıvı alınması gerekir. Spor yapılması ve stresle mücadele de önemli bir yere sahiptir. Laent asidozun yoğun olduğu kişilerde ise etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış olan damardan prokain baz tedavisi yapılması gerekir.